Bir şehir plancısı olarak; hızla tüketilen yenilenemez kaynaklarımızın ve birçok yanlış üretim, tüketim politikaları sonucunda ortaya çıkan iklim değişikliğinin mekanda; nasıl onarılıp ve bu değişikliği nasıl en aza indirebiliriz? Öte yandan uluslararası politikalar ve anlaşmalar doğrultusunda ne gibi mekanlar üretebiliriz? Bir ay boyunca bu temel konuları baza alarak yazılarımı sizlerle paylaşacağım.
Ülkemiz ekonomisinde en önemli sektörlerden olan inşaat sektörünün, günümüzde merkezine kentsel dönüşüm yerleşti. Ülkenin nerdeyse tamamında farklı sebeplerle kentsel dönüşüm başladı. Ve biz meslek insanları farklı gerekçeleri baza alarak kentsel dönüşüm uygulamalarının birbirinden farklı mekanlar üretmesini sağlıyoruz. Mekana ve mekanın sosyolojisine ilişkin yapılan birçok analiz sonrasında; afet riski barındıran, yapı ömrünü dolduran gibi kategorilerle kentsel dönüşümü gerekçelendiriyoruz. Sonrasında ise ekonomik gerekçelere göre maliyeti minimize ederek mekanı yeniden üretiyoruz. Üretilen mekan bazı yerlerde, afet riski yönetmeliğine göre uygun olsa da; depreme en dayanıklı olan çelik malzemenin maliyeti yüksek olması olması açısından betonarme olarak üretilmektedir. Çünkü konut sahipleri betonarme olarak üretilen konutlarını bile borçlanarak satın almaktadırlar. Öte yandan çelik gibi hem sürdürülebilir hem de depreme dayanıklı malzemeden üretilen konutlar ya da iş merkezleri daha yüksek fiyata mal olduğu için kullanıcı profili yüksek gelir grupları olarak değişmektedir.
Peki kentsel dönüşüm meselesini neden gelir gruplarının ekonomik durumunu göz önünde bulundurarak ve müteahhitin karını maksimize etmesi için yapıyoruz? Dünya ekonomisini en çok korkutan faktör ” iklim değişikliği” yken kısıtlı olan paramızı, ömür biçilen ve yeniden kullanılamayacak olan yapı malzemelerine harcıyoruz. Bunun yerine nerdeyse bütün kentlerimizin %50si kentsel dönüşüm alanı ilan edilmişken, bunu ekolojik dönüşüme bir fırsat bilerek değerlendirmiyoruz. Böylelikle hem iklim değişikliğine neden olan etmenleri azaltmışken öte yandan çocuklarımızdan aldığımız emaneti yeşil olarak korumuyoruz?
Dönüştürülen konut alanlarında, binaların kendi enerjilerini üreten teknolojilerle tasarlayabiliriz. Öte yandan bina ölçeğinde atıklarımızı ayrıştırıp dönüştürebiliriz. Ya da basit sistemlerle yağmur suyunu toplayıp, bahçe sulamada kullanabiliriz. Bu gibi sistemler ülkemizde yaygın üretilmediği ve kullanılmadığı için yüksek maliyette maal ediliyor ama şimdilik.
Meslek odaları ve meslek insanları olarak; bu gibi sistemlerin yaygınlaştırılması için ulusal ve uluslararası fonlardan yararlanabiliriz. Yasal yönetmelik oluşturabilmek için de çalışmalar başlatmalıyız. Çünkü barınma ihtiyacı olarak üretilen konutlar yüksek enerji ve kirliliğe neden olmakta. Ve enerji açığının önemli bir kısmı bu ihtiyaçlardan ortaya çıkmaktadır. Öncelikli olarak yaşadığımız mekanda enerjimizi tasarruf etmeliyiz. Ve iklim değişikliğini ilk olarak mekanda yaptığımız ekolojik dönüşümlerle azaltmalıyız.
Abone Listemize Kaydolun
inşaPORT Mail Aboneliği
Posta listemize abone olun ve e-posta gelen kutunuzda ilginç şeyler ve güncellemeler alın.
Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.
Bir şeyler yanlış gitti.