Bağlamın mimariyi açığa çıkardığı, tasarımların yaşamdan “an” ları, kullanıcıyla ve çevresiyle birlikte varolabileceği yüzyıllardır bilinen ama belki de küresel olarak yaşadığımız pandemi ile birlikte önemini bir kez daha net bir biçimde anlayabildiğimiz bir durum olmuştur. Tasarım öğesinin ölçeği her ne olursa olsun gerek kullanıcıyla gerek de ortamıyla olan bütünlük sağlaması çok önemlidir.
Pandemi öncesi sabah çıkıp iş dönüşü geldiğimiz evlerimizle temasımız bu süreçle birlikte değişikliğe uğradı. Evlerimiz, en çok vakit geçirdiğimiz mekanlar oldu. Uzun bir süre sokaklarımız boş kalırken, şehrimizle, sokaklarımızla yada komşularımızla olan somut temasımız balkonlardan gerçekleşti. Evlerimizle birlikte balkonlarımızın da farkına vardık. Küçük yeşil alanlar oluşturduk balkonlarımıza. Sosyal teması en aza indirirken doğayla temasımızı güçlendirdik. Farkına vardığımız tek konu da bu olmadı tabiki. Gündelik yaşantımızdaki bazı rutinler hem kendimizi hem de yaşadığımız çevremizi de “makine” gibi baktığımızı farkettirdi. Bizler tarafından tasarlanan mekanların uzun vadede davranışlarımızdan sağlığımıza kadar birçok konuda bizi şekillendirdiğini de. Gündelik yaşantımızda, iş hayatımızda, sosyalleşme biçimimizdeki ani değişim, evlerimizin makine olmadığını, onları “yuva” yapan etkiyi de görmemizi sağladı.
Kesin olarak daha ne kadar süreceğini bilemediğimiz salgın durumuyla bazı kavramlar da daha etkili oldu.
Etkileşim, aidiyet, yere bağlılık…
İnsan-yer-mekan etkileşimi ”yere bağlılık” kavramını doğurur. Bu ise fiziksel olmaktan ziyade o çevreyle kurduğumuz sosyal ilişkilerle ilgilidir. Deneyimlerimiz, anılarımız yada o yerle bütünleştirdiğimiz “an”larımız ne kadar güçlü ise aidiyetimiz de o kadar güçlüdür. Bu mekanlar bir oda, bir ev bir sokak olabileceği gibi büyük ölçekte kentler, ülkeler, hatta yerküremiz de olabilir. Ülke sınırların kapatıldığı, ulaşımların sınırlandırıldığı bu dönemde her bireyin kendi ülkesinde, kendi şehrinde hatta kendi evinde kalması belki mecburi olarak bazı duyguları yaşamamıza sebep oldu. Ancak mekanlarla kurduğumuz bağ güçlendi.
Pandemi sürecinin olumlu gittiği bu günlerde tasarımcılar, mimarlar, mühendisler kadar her bir bireyin de ilişki kurduğu mekana olan bakış açısının değişip dönüşmesi kadar mekânsal dönüşümlere de ihtiyaç duyduğumuzu görmekteyiz. Sosyal mesafe fiziksel olarak bir tanımlamadır. Evlerimizle, sokaklarımızla, kentlerimizle aramızda her zaman temas olacaktır.
Abone Listemize Kaydolun
inşaPORT Mail Aboneliği
Posta listemize abone olun ve e-posta gelen kutunuzda ilginç şeyler ve güncellemeler alın.
Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.
Bir şeyler yanlış gitti.